Asıl ismi Yûnus Mürebbî'dir. 1204 senesinde Selçuklu kumandanlarından Hüsâmeddîn Çoban Bey komutasındaki ordu ile Kastamonu fethine katıldı. Günlerce süren muhasarada kaleyi almak şöyle dursun, surlara tırmanmak dahi mümkün olmadı. Bir gün Yûnus Mürebbî, Hüsâmeddîn Çoban Beyin huzûruna çıkarak yapılacak ilk cenkde bayraktar olmak istediğini arzetti. Çocuk sayılacak yaşta olması sebebiyle hayır cevabını alınca:
- Ata Beyim gece rüyâmda sevgili ve şerefli Peygamber efendimizi görmekle şereflendim.
"Yarın bana kavuşacaksın. Fakat elinde bayrakla bana gel!" dedi, diyerek rüyâsını anlattı. Cenk esnâsında belindeki urganı kale burçlarına fırlatıp, dökülen kızgın yağlara, alevli parçalara aldırmadan burca tırmanıp sancağı dikti ve elindeki kılıç ile kale kapısının halatlarını keserek kapıyı açtı. Açılan kapıdan içeri hücum edilerek kale fethedilince, Yûnus Mürebbî'nin vücudunda pek çok ok yarası olmasına rağmen sancağı dimdik tuttuğu görüldü. Nâşı Kastamonu kalesine defnedilerek bir de türbe yapıldı. Yöre halkının Bayraklı Sultan olarak tanıdığı Yûnus Mürebbî sık sık ziyâret edilmektedir.