Abdülfettah-ı Veli ve Türbesi

Kastamonu ve merkezi, Küpciyez mahallesi Yılanlı sokağında yatmaktadır. Türbe Yılanlı Camiinin doğu bitişiğindedir. Cami, ismini bu zatın kerametinden almış ve bu kerametle anıla gelmiştir. Caminin ismi anılınca Abdülfettah-ı Veli ile hatırlanmaktadır. "Yılanlı" denilmesine gelince; kapıda kitabede de geçtiği üzere şifahaneler bimaristan veya maristan olarak isimlendirilirler. "Mar" yılan anlamına gelmektedir. Günümüzde hala tıbbın sembolü olan yılan motifi bu Selçuk hastanesinin muhtelif yerlerinde nakşedilmiş ve ziyaretgah haline gelmiş türbe ziyaretinde buralara bakarak incelemeler yapıp hayretlerini ifade edenler bulunmaktadır. Ayrıca "mar" isimli veya yılan motiflerinden yılanlı denildiği söylenmekle beraber Abdülfettah-ı Veli ye ait Geylani (Geylanlı) nispetinden galat olarak Yılanlı denildiği de söylenmektedir.Şu menkıbede dikkate şayan ve toplum arasında yaygındır. Eskiden burası, Kastamonu'nun içinde akmakta olan çayın kenarında metruk bir yerdi. Şeyh Abdülkadir Geylani nin yedinci evladı Abdülfettah Veli gelir. Kastamonu halkı bundan haz etmez ve bu metruh kendisine tasrih edilir yılanların çok olduğu bu yerde barınır . Yılanları toplar, bir bohça ile bugün İHL'nin bulunduğu kaybılar (kayıplar) deresi diye maruf yere götürür ve kaybolun der. O dereye bundan sonra kayıplar deresi denilirken şeyhin bulunduğu bu yere de yılanlı ve üzerinde yaptırdığı cami dürüşşifa ve türbeye de Yılanlı Camii denilmiştir. Yılanların çokluğundan kinaye ve şeyhin bu kerametiyle anılması sebebiyle yapılan camiyle beraber bu semt de Yılanlı diye anılmaktadır

Burada 24 tane tahta sanduka bulunmaktadır. Türbe dikdörtgen planlı ve cami ile yatır duvarı arasında uzanır. Mihrabın hemen önünde ve cami tarafında bulunan bakırdan yapılmış mahfaza içindeki sanduka Abdülfettah-ı Veli Hz'lerine aittir. Burada Abdülkadir Geylani'nin Hz. Ali’ye uzanan şeceresi yazılıdır. Yapı 1210 tarihinde Abdülfettah-ı Veli tarafından inşa edilir. Bu zatın 671/ 1273 te vefat ettiği yazılıdır. Yine burada 1251 - 1321 tarihleri arasında yaşamış Hasip Efendi burada şeyhlik etmişler, 28 sene hizmette bulunmuşlardır ve Abdülfettah Hz.'lerinin çocuklarındandır. Geylaninin soyundan olduğuna dair belge yoktur. Fakat halk böyle tanımakta ve hikayelendirmektedir. Abdülfettah-ı Veli Hz.'leri hakkında Seydişehirli Şeyh Şerafettin Efendi 1329 / 1911 tarihinde Kastamonu ziyaretleri esnasına şu bilgileri verir. "... Bu yılanlı dergahındaki zat Geylani Hz.'lerinin halifelerinden ve cariyeden gelme torunlarındandır. Abdülfettah büyükler arasında sayılmakta ve Geylani’nin dokuz torunundan birini teşkil etmektedir. Bağdat'dan 1000 kişi ile buraya gelmiş ve medfun oldukları yerde büyüklerdendir. Kesin olan şudur ki, burası bir Kadiri dergahıdır. Soy kütükleri de mevcuttur. Abdülfettah isminde büyüklerden beş zat gelmiştir.

Burada keramet ve hayatlarından bahsetmek çok araştırma gerektirmektedir. Tarihi hayatı bizim sahamızla organik bir bağ teşkil etmezken, menkıbelerinin halk tarafından anlatılıp, yayılmış olması ve bazı olayların bu zata bağlanarak, halk arasında rağbet görerek süre gelmesi sosyolojik bir yaklaşım tarzı açısından kayda değer bir durum arz etmektedir. Bu tür türbe, veli ve zatlar, Cumhuriyetle beraber sosyolojik etkilerini yitirir görüntülere girseler de, halk üzerinde çeşitli şekillerde etki izleri görülmektedir. Kendi alım satımlarında pir kabul edilerek sezon açılışına dua ile başlanılması, tıp ve eczacılıkta yılan sembolüyle hatırlanıp ihtimalli de olsa buraya atfederek alaka kurulması bunları göstermektedir. Ben 1988 yıllan içerisinde Yılanlı caminde müezzinlik göreviyle dini vazife ve memuriyetime devam ettiğim sıralarda, anket sorularını halka sunarken yaptığım sözlü mülakat ve görüşme, konuşma, sohbet sırasında elde ettiğim bilgi ve bulgulara baktığımda şunu müşahede etmiş bulunuyorum.

Buraya ziyarete gelenler çok sık olmamakla beraber bulunmakta, her sene bu camide Ramazana hatim ile namaz kılınmakta, bu zat'ın torunlarından 1987’de vefat eden Hasip Yılanlı'nın ve yine Avukat olan Oğlu Said Yılanlı'nın devam ettirdiği miraç gecesinde, Peygamberimiz'in kendisine sunulan sütü içmelerini sembolize eden Mevlitteki Miraciye bahrinin özel olarak okutulmasını, bu esnada süt ikram edilme geleneğinin, devam etmekte olduğunu müşahade ettik. Yakın çevresinin vakfiye olması hasebiyle esnaftan ticaret ahlakına uymayanların burada iflas edip gittiklerini, veya farklı bahanelerle dükkanlarını terkedip yerlerine yenilerinin açıldığını; bu durumların da halk ve diğer esnaf ile cami cemaatı tarafından, ahlak kurallarına uymayanlara yine Abülfettah Veli Hz.leri tarafından verilen (biiznillah) bir ceza olarak bakılmakta olduğunu müşahede ettik. Tahir Amca dediğimiz bir ayakkabı satıcısı olan kişi her sabah dükkanını açınca veya açmadan caminin ve türbenin etrafını yıkamaktadır. Bunun neticesinde o gün dükkanına müşterinin çok geldiğini soranlara anlatmakta ve yakın diğer esnafça da tasdiklendiği görülmektedir.Bütün bu durumlar, Abdülfettah-ı Veli Hz.lerinden halkın etkilendiğini, ona göre kendilerine en azından çevre esnafının dikkat ederek, sadaka gibi hayırlar yapmalarında etkili olduğunu vs. sosyolojik etkilerinin birebir görüşme ve "ucu açık" sorular yöneltmekle daha net bulunabileceğini göstermektedir.