Dönüşüm

Bu efsane Şeyh Şaban-ı Veli’nin bir hayatı nasıl değiştirdiğini anlatmaktadır. Efsaneye anlatan bizzat olayı yaşayan kişinin kendisidir. Kastamonu merkezinde yaşayan bir çiftin otuz yıllık evlilikleri süresinde bir çocukları olmamış yıllarca çocuk özlemiş çekmiştir. Bir gece kadın bir rüya görür. Bu rüyada Şeyh Şaban-ı Veli kadının yanına gelmiş saçını okşamış “Kızım üzülme senin ocağını tüttürecek çocuk Taşköprü’nün ............köyünde, ........anne ile .........babanın çocuğudur. Çocuğun ismi de şudur. Gidin onu alın evlat bilin, sizin evladınız olsun” demiştir. Sabaha uyandığında kadın, hala rüyanın etkisindedir. Bunu kocasına anlatır. Kocası eğer Şeyh Şaban-ı Veli söylediyse öyle bir köy ve orada bizim çocuğumuz mutlaka vardır der. Aynı sabah Taşköprü’nün .........köyünden çocuklu bir kadın da pazara satmaya mal getirir. Fakir bir kadındır geçimini küçük bahçesinde yetiştirdiklerini satarak sağlamaktadır. O gün pazarda malını sattıktan sonra Şeyh Şaban-ı Veli’nin türbesine gelerek burada namazını kılar. Yorgunluktan namaz sonrası türbenin duvarını dayanmış dinlenirken içi geçer ve uyur. Kadın da rüyasında Şeyh Şaban-ı Veli’yi görür. Veli rüyasında kadına en küçük kızının evlatlık verilmesi gerektiğini yoksa bu dünyadaki kısmetinin bittiğini, üç gün içinde evlatlık verilip başka bir ocağın bacasını tüttürmezse öleceğini söyler. Kadın rüyada eğer ölecekse evlatlık vermeye razıyım der. Şeyh Şaban-ı Veli kadına rüyasında evlatlık vereceği konusunda kadına yemin ettirir. Tam kime evlatlık vereceğini söyleyeceği an türbede bir çocuk ağlar ve kadın uykudan uyanır. Böylece kime vereceğini öğrenemez. Gördüğü rüyayı nasıl yoracağını bilemeyen kadın, hemen müftüye gider rüyayı anlatır, ne yapması gerektiğini sorar. Rüyayı baştan sona dinleyen müftü rüyada gördüğü Şeyh Şaban-ı Veli’nin görüntüsüne ve söylediklerine dair birkaç soru sorar ve rüyadaki kişinin Şeyh Şaban-ı Veli olduğuna kanaat getirir. Bunun üzerine kadına, çocuğunu evlatlık vermesi gerektiğini, bunun Şeyh Şaban-ı Veli’nin aracılığıyla Tanrı’nın isteği olduğunu söyler. Özellikle evlatlık verilmezse üç gün içinde öleceği düşüncesi kadını çok korkutmuş. Fakat kadın kime kızını götürüp evlatlık vermesi gerektiğini bilmediği için, kapı çalınıp da “Bu kızı evlatlık alın yoksa ölecek denmez” diye düşünmektedir. Bunun için ne yapacağını bilmemektedir. Müftü kadının evine gitmesini, çocuğun kısmetinin çocuğu bulacağını söylemiş. Eğer üç gün içinde bir aile gelip evlatlık almazsa, kadının kızı ile birlikte türbeye gelip, buradaki zem zem suyuyla yıkanıp tövbe etmesini, kısmeti bulamadığını Şeyh Şaban-ı Veli’ye söylemesi gerektiğini zaten bu durumu Şeyh Şaban-ı Veli’nin bileceği ve anlayacağı için kadına anlayış göstereceğini söylemiş. Kadın endişe, şaşkınlık ve telaş içinde köyüne gitmiş. Üç gün sonra, çocukları olmayan aile rüyalarında kendilerine söylenen köye gelerek doğru muhtarın yanına gidip, .......isimli ailenin evi nerede diye sormuş. Muhtar bu çifti alarak çocuğun evine getirmiş. Kapı çalınıp da kadın kapıyı açtığında kapıda tanımadığı bir erkekle kadını gören anne çocuğunu evlat edinecek ailenin geldiğini anlamış. Çocukları olmayan aileden kadın gördüğü rüyayı, çocuğun annesi de kendi gördüğü rüyayı anlatmış. Çocuğun annesi hiçbirşey sormadan, nerelisiniz, kimsiniz demeden kızının eşyalarını bir bohça yapıp aileye vermiş kızının da elinden tutarak kadının kucağına götürmüş. Çocuğun annesi eğer kadına ve erkeğe nerelisin kimsin diye sorarsam Şeyh Şaban-ı Veli’yi gücendiririm. O benim iyi ailedir sözüme güvenmedin mi diye düşüneceği endişesi bir de yeri ve ailenin kim olduğunu tam olarak bilirse evlat hasretiyle bir gün verdiğine pişman olup gidip alırım o zaman da çocuğum ölür endişesiyle hiç bir şey sormamış. Çocuğu olmayan aile 15 kızı bir yaşında alıp Kastamonu’ya evlerine getirmişler ve öz evlatları olarak kabul edip yetiştirmişler. Nüfus kağıdı olmamasına rağmen okutmuşlar. Fakat çocuktan nasıl evlat edindikleri gerçeğini saklamamışlar. Kız on beş yaşına gelince aile kendilerinin artık iyice yaşlandığını, ölürlerse mallarını kızlarına veremeyecekleri için mahkeme kararıyla evlat edinmeleri gerektiğini bunun için nüfusun çıkması gerektiğini, ayrıca evlilik çağı gelip isteyenler de çok olduğu için evlilik için de nüfus cüzdanı gerektiğinden köye giderek kızın öz annesini bulup mahkemeye getirmişler ve mahkeme kararıyla evlat edinmişler. Kız sadece o gün görmüş öz annesini. Öz annesi mahkemeden kısa bir süre sonra ölmüş. Kız o gün kendinin yedi kardeşi daha olduğunu onların nerede yaşadıklarını öğrenmiş. O günden sonra kardeşleriyle görüşmeye başlamış. On altı yaşında da kız evlenmiş bugün Muş’ta öğretmenlik yapan bir kızı ve teknisyen olarak fabrikada çalışan bir oğlu var. Kız evlendiği günden bu güne kadar hemen her Cuma Şeyh Şaban-ı Veli’nin türbesine gelerek şükür namazı kılmaktadır. “Eğer Şeyh Şaban-ı Veli benim annelerimin rüyalarına girerek benim evlatlık verilmemi sağlamasaydı bugün ya ölmüştüm ya da köyde çok perişan yoksul biri olarak yaşayacaktım. Ha öz ailemdem 16 yaşında gelin çıkmışım ha 1 yaşında gelin çıkmışım. Ben bugünümü Şeyh Şaban-ı Veli’ye borçluyum” demektedir.