(1887-1991)
Nakşibendi-Halidi Şeyhi
19 Haziran 1887’de Kastamonu’da doğdu. Hattatlar diye bilinen bir aileye mensup olduğu için “Hattatzade” lakabıyla tanındı. İlk tahsilini Deveci Sultan ve Yarabcı Hoca mahalle mekteplerinde gördükten sonra Kastamonu İdadisi’ni ve Askeri Rüşdiyesini, ardından Ziyaiyye Medresesini bitirdi. Bu medresenin müderrislerinden eniştesi Ahmed Ziyaeddin Efendiden ayrıca özel dersler aldı. Onun genç yaşta vefatı üzerine çalışmalarını tek başına sürdürerek çeşitli ilimlerde derinleşti. Posta ve Telgraf İdaresinde memuriyet hayatına başladı. Bir ara Galatasaray Mekteb-i Sultanisinde katiplik, askeri rüşdiyede hüsn-i hat ve Türkçe öğretmenliği yaptı. Askeri rüşdiyenin kapanmasından sonra tekrar Posta ve Telgraf İdaresine geçti. Burada muhabere memurluğundan baş müdürlüğe kadar çeşitli kademelerde görev yaptı. Ve 1938’de emekliye ayrıldı. Muhammet İhsan Oğuz 3 Ağustos 1991’de vefat etti ve Kastamonu’da defnedildi.
Muhammed İhsan, tasavvufi eğitim sürecini ve şeyhlerini ‘Arifler Silsilesi’ ile’Tasavvuf yolunda manevi cihad’ isimli eserlerinde ayrıntılı biçimde anlatmıştır. Oniki yaşında iken Ahmed Ziyaeddin’in babası, Ziyaiyye Medresesi müderrislerinden Nakşibendiyye şeyhi Hace Muhammed Evliya’ya (Muhammed Hulusi Efendi) intisap eden Oğuz, babasının da şeyhi olan bu zatın hac için gittiği Mekke’de 1902’de vefatına kadar üç yıl hizmetinde bulundu. Daha sonra Bursa Orhan Gazi’de oturan Nakşibendi şeyhi Şerefeddin Efendi’ye mürid oldu. Bu zatın da vefatı üzerine Nakşibendi olduğu söylenen bir başka şeyhe bağlandı. Birkaç yıl sonra bu zatın şeyhliğe ehil olmadığını anlayarak ondan ayrıldı. Ganizade diye bilinen Tosyalı Nakşibendiyye şeyhi Mehmed Sadık Efendi’ye intisap etti. Ancak bu zat da altı ay sonra vefat etti. 1917 yılının mevlid kandilinde rüyasında kendisine Seyyid Ahmed Kürdi yazılı bir levha gösterildiğini ve onun kutbü’l aktab olduğunun belirtildiğini söyleyen Muhammed İhsan araştırmaları neticesinde bu zatın aslen Bağdatlı olan Halid el Bağdadi’nin halifelerinden Ali es-Sebti’nin yanında yetiştiğini, Çapakçur’da (Bingöl) doğduğu için ‘Çapakçuri’ ve ‘Kürdi’, Hz. Hüseyin neslinden geldiği için ‘Hüseyni’ lakabıyla anıldığını ve Harput’ta yaşadığını öğrendiğini, 1918’de rüyasını da kaydedip gönderdiği mektubuna bir yıl sonra cevap geldiğini, bu tarihten vefat ettiği 1921 yılına kadar yazdığı mektuplara şeyhinin dokuz adet mektupla cevap verdiğini, bunlarda kaydedilen zikir tarifleri vasıtasıyla yüz yüze hiç görüşmeden seyrü sülükü tamamladığını söyler. Muhammet İhsan, Seyyid Ahmed Kürdi’nin vefatının ardından kutbü’l gavs olarak tanımladığı Seyyid Muhammet Mestur el-Üveysi’nin sohbetlerine katılarak kısa zamanda ondan da hilafet aldığını, İmam-ı Rabbani’nin neslinden Muhammed Ma’sum Müceddidi’den istifade edip onun bütün manevi birikimini tevarüs ettiğini, son olarak da “yedinci mürşidim” dediği Hz. Peygamberin ruhaniyeti vasıtasıyla 1941 yılından itibaren eğitildiğini ve bu tarihten sonra diğer bütün şeyhlerle irtibatının kesildiğini kaydetmektedir.
Muhammet İhsan Oğuz’un intisap ettiği şeyhlerden Şerefeddin Efendi ile icazet aldığı Seyyid Ahmed Kürdi’nin tarikat silsileleri Nakşibendiyye-Halidiyye’nin kurucusu Halid el-Bağdadi’nin yer almadığı farklı silsilelerle Nakşibendiyye-Müceddidiyye’nin kurucusu İmam-ı Rabbani’ye ulaşmaktadır. Tarikat-ı Nakşibendiyye-i Müceddidiyye-i Ahseniyye (Tarikat-ı Ahseniyye) adını verdiği tarikatın kurucusu olduğunu söyleyen Oğuz, 1972 yılında kaleme aldığı Mufassal Mezheb-i Selef ve Mülahhas Mezheb-i Selef isimli eserlerinde Selefiyye Mezhebiyle ilgili kaydettiği esasların aynı zamanda Ahseniyye tarikatının da temelini oluşturduğunu belirtir. Oğuz ayrıca 1983’te Nakşibendiyye-Müceddidiyye’nin evrad ve ezkarında bazı değişiklikler yapmış ve bunu tarikatın evradı olarak belirlemiştir. Selefiyye’yi “sahabenin, tabiininve ilk üç asırda yetişen müctehid imamların yoluna girenler” diye tarif eden Oğuz, Maturidiyye mezhebini Eşariyye’ye göre Selefiyye’ye daha yakın bulmaktadır. Oğuz Selefiyye mezhebini en üstün yol olarak benimsemekle birlikte İbn Teymiyye ile İbn Kayyim el-Cevziyye’yi mutaassıp diye nitelendirip iyi niyetten yoksun olduklarını ileri sürmüş, ‘İnsandaki Cüz’i İrade’ adlı eserini onların bazı yanlış inanç ve tutumlarına işaret etmek amacıyla kaleme aldığını söylemiştir.
Oğuz’un el aldığı bütün silsileler İmam-ı Rabbani’ye ulaştığı halde özellikle Muaviye b. Sufyan konusunda onun görüşlerine katılmadığı, böylece Nakşibendi-Müceddidi geleneğinin dışına çıktığı görülmektedir. Saadet Anahtarı isimli eserinde Muaviye ve taraftarlarının yaptıklarını sadece ‘içtihad hatası’ olarak değerlendirmenin doğru olamayacağını belirten ve Muaviye hakkında ağır ifadeler kullanan Oğuz’un bu yaklaşımını, dönemin bir başka Nakşibendi şeyhi Ilgazlı Hacı Baba diye bilinen Ahmed Abduşoğlu Miftahuş Şekave adıyla yazdığı eserde sert bir şekilde eleştirmiştir. Oğuz ise bu husustaki görüşünü diğer bazı eserlerinde dile getirmeye devam etmiş, ayrıca kendisini eleştirenlere cevap vermiştir.
M.İ.Oğuz, İmam-ı Rabbani’nin temelendirdiği vahdet-i şuhud görüşünü vahdet-i vücud anlayışını benimseyenlere karşı ısrarla savunmuş, 1919 yılında vahdet-i vücud konusunu ortaya koymayı hedefleyen ‘İslam Tasavvufunda Vahdet-i Vücud’ isimli eserini yazmıştır. Ertesi yıl vahdet-i vücudu savunan Ahmet Avni Konukla aralarında karşılıklı yazdıkları mektuplar çerçevesinde ciddi tartışmalar meydana gelmiştir. Beşi Oğuz’a, dördü Konuk’a ait olan mektuplar, Bayram Kusursuz tarafından İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığındaki nüsha esas alınarak hazırlanan yüksek lisans tezinde yeni harflere aktarılmış ve değerlendirilmiştir.
Eserleri-: M. İ. Oğuz çalışmalarının bir listesini Arifler Silsilesi adlı kitabının son cildinde kaydetmiştir. Bu listede Türkçede doksan beş eser bulunmaktadır. Bunların çoğu tasavvuf, kelam, fıkıh, tarih meselelerini ve önemli mutasavvıfların biyografilerini ihtiva etmekle birlikte demokrasi, cumhuriyet, banka muameleleri vb. güncel konuları ele aldığı çalışmaları da vardır. Bir çok eseri yeni harflere aktarılıp sadeleştirilerek yayınlanmıştır. Belli başlı eserleri şunlardır. 1. Arifler Silsilesi (Silsiletü’l arifin tezkiretü’s sıddıkin) Mensup olduğu Nakşibendiyye silsilesinde yer alan kendisiyle birlikte otuz üç zatın hayatını ve Nakşibendiyye tarikatı prensiplerini anlatır. 2. Muhammed İhsan Oğuz’dan Mektuplar. Oğuz’un müridlerine ve bazı alimlere yazdığı dini tasavvufi nitelikteki mektuplardan 210 tanesini içerir. Mektupların kimlere yazıldığı belirtilmemiştir. 3. Tasavvufun Öncüleri 12 büyük Veli. 4. İslam Düşüncesinde 7 önemli Konu. Fıkıh Kelam ve Tasavvufla ilgili bazı meseleler üzerinde durulmuştur. 5. İslamda kaza ve kader. Eser sonuna müellifin Mülahhas Kitabü’l kaza ve ‘l kader isimli küçük hacimli risalesi de eklenerek yayımlanmıştır. 6. Şeriat-Tarikat Kavramları Zikir ve Tasavvuf Yolları. Müellifin Nurü’l İzah adlı eseriyle Mebahis-i Zikr ve Selasil-i Turuk-ı Aliyye-i İslamiyye isimli eserlerinin bir arada basılmış şeklidir. 7. Saadet Anahtarı. Eserde dinin mahiyeti, insanların dine olan ihtiyacı, inanç, amel ve ahlak konuları üzerinde durulmuştur. 8. Dünya ve Ahiret Hayatı. 9. İslam’da mübarek günler ve geceler. Oğuz’un çeşitli zamanlarda yazdığı küçük risalelerden meydana gelmiştir. 10. Mufassal Mezheb-i Selef;Selefiyye Mezhebi ilk Müslümanları Örnek Alma Yolu
-DİA- Abdurrahman Memiş